Lût
Aleyhisselâmın Soyu:
Lût b.Hâran, b.Târah[1], b.Nahor, b.Saruğ´dur. [2]
Lût Aleyhisselâm; İbrahim Aleyhisselâmın Yeğeni, yani kardeşi Haran´ın
oğlu idi. [3]
Lût
Aleyhisselâmın Şekil Ve Şemaili:
Lût Aleyhisselâm; uzuna çalar orta boylu[4], beyaz tenli, güzel yüzlü,
ince burunlu, küçük kulaklı, uzun parmaklı, güzel gülüştü idi. [5]
Lût
Aleyhisselâmın İbrahim Aleyhisselâma İlk İman Ve Onunla Birlikte Hicret
Edişi Ve Bazı Faziletleri:
Lût Aleyhisselâm; İbrahim Aleyhisselâma ilk iman eden (Ankebût: 26) ve
Allah yolunda, Onunla birlikte hicret etmek şerefine eren[6], İbrahim
Aleyhisselâmın yolunda ve Şeriatında, ibâdet ehli, cömerd, sabırlı,
müttakî, konuksever, çiftçilik eder, eker biçer, elinin emeğiyle
geçinir mübarek bir zattı. [7]
İbrahim Aleyhisselâmla yanındaki Muhacirler, Babil´den ayrılınca,
Harran´a´[8] varıp orada, bir müddet oturdular. [9]
Oradan, Ürdün´e[10], Ürdün´den de, Mısır´a gittiler. [11]
Şam´a dönmek üzere[12], Mısır´dan ayrıldılar. [13]
İbrahim Aleyhisselâmla yanındakiler, Filistin toprağında, Filistin ile
Kudüs arasında, Şam çölündeki Seb´ diye anılan yere varıp indiler. [14]
İbrahim Aleyhisselâm, Seb´ halkının, uygunsuz tutum ve davranışları
yüzünden, Seb´den ayrılarak Filistin toprağında Remle ile İlya (Kudüs)
arasında bir yere gelip yerleşti, [15] ki, orası, Katt veya Kıtt diye
anılan yer idi. [16]
Lût
Aleyhisselâmın Sedum Ve Amure´ye Yerleşmesi:
Yüce Allah, İbrahim Aleyhisselâma, rızık ve geçim bolluğu, servet ve
hizmetçiler ihsan etti. [17]
İbrahim Aleyhisselâmın kardeşi Haran´ın oğlu Lût Aleyhisselâmın da
orada malı çoğaldı.
İbrahim Aleyhisselâm, ona:
"Yüce Allah, bizim mallarımızı, küçük büyük baş hayvanlarımızı çoğalttı.
Sen, yanımızdan ayrılıp Sedum ve Amure şehirlerine[18] yerleş!" dedi.
Bu şehirler, İbrahim Aleyhisselâmın oturduğu yerin yakınında idi,
Lût Aleyhisselâm, oraya gidip yerleşti."[19]
O taraflara gelen bir kral, Lût Aleyhisselâmla çarpıştı. [20]
Kendisini, esir, mallarını iğtinam edip sürdürdü.
İbrahim Aleyhisselâm, bunu, haber alır almaz, 318 kişilik maiyetiyle
gidip çarpışarak Lût Aleyhisselâmı kurtardı ve gasb edilen mallarını
da, geri aldı.
Allah ve Resulünün düşmanlarından bir çoklarını öldürdü. Bozguna
uğratarak kaçırdıklarını da, Dımaşk´ın doğusuna varıncaya kadar takip
etti, kovaladı. [21]
Sedum
Ve Diğer Şehirler Halkının İğrenç Ahlaksızlıkları:
Sedum ve diğer şehirler halkının, şehir dışında, yol üzerinde
bostanları ve mey-va bahçeleri vardı.
Yağmursuzluktan, kuraklık ve kıtlığa uğradıkları zaman, birbirlerine:
"İçinde geçimliğiniz bulunan meyva bahçelerinizi, dışarıdan gelecek
yolculardan koruyunuz!" dediler.
"Nasıl koruyalım?" dediler.
Birbirlerinin yanına gelip gittiler.
"Yurdlarınızın içinde bulunduğunuz ve tanımadığınız yabancıların
elbisesini, soyunuz, çekip ırzına geçiniz!
Siz, böyle yapmayı, âdet edindiğiniz zaman, insanlar, şehirlerinize
ayak basamazlar!" dediler ve dediklerini de, yapmağa başladılar. [22]
Artık, yolları, kesiyorlar, yurtlarından geçen erkek yolculara
sataşıyorlar, onlarla, alay ediyorlar, yakaladıklarının ırzına
geçiyorlardı!
Kendi toplantı yerlerinde.birbirleriyle osuruşmaktan,hattâ yollarda,
açıktan açığa birbirlerinin ırzına geçmekten utanmıyorlardı![23]
Onlardan biri, bir kimsenin zorla ırzına geçer, onu, döver, sonra da:
"Sana yaptığım bu işe karşılık, ücretimi, ver!" der, Hâkimleri de, fail
lehine hüküm verirdir. [24]
Lût kavmi, bu hayasızlıklara, hayvanlar gibi ve belki hayvanları da,
geride bırakacak derecede devam ediyorlardı. [25]
Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselâm, insanlardan, bu iğrenç işi
işleyenleri şöyle lanetler:
"Lût kavminin annelini işleyen kimseye, Allah, lanet etsin! Lût
kavminin amelini işleyen kimseye, Allah, lanet etsin! Lût kavminin
amelini işleyen kimseye, Allah, lanet etsin! [26]
"Lût kavminin amelini işleyen kimse, mel´undur! [27]
Lût kavminin amelini işleyen kimse, mel´undur!"´[28]
"Ümmetimden, Lût kavminin amelini işleyerek ölen kimseyi, Allah,
onların yanına nakl ve onlarla birlikte haşr eder!" [29]
"Kimi, Lût kavminin amelini işler halde bulursanız´[30]´, o fiili
işleyeni de, kendisiyle
o fiil işleneni de, öldürünüz!" [31]
"Üsttekini de, alttakini de, Recmediniz! [32]
"İkisini de, Recmediniz!"´[33]
Lût kavminin erkekleri, kadınlarla evlenmeyi de, bırakmışlardı.[34]
Evlilerden, cinsî sapıklıklarını, karılarına da, uygulayanlar vardı.[35]
Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselâm, böyleleri hakkında da: "Karısının
arkasından cinsî sapıklık yapan kimse, mel´undur!" buyurmuştur.[36]*
Lût
Aleyhisselâmın Peygamberliği Ve Bazı Faziletleri:
Lût Aleyhisselâm; Allah tarafından, kendilerine yüksek Meziyyetler[37],
Hüküm ve İlim verilen Peygamberlerdendi. [38]
Yüce Allah, onu, küfürleri ve ahlaksızlıkları dillere destan olan Sedum
ve diğer dört şehir halkına[39]´, Peygamber olarak gönderdi. [40]
Lût Aleyhisselâm, onların içinde yirmi dokuz yıl kadar kaldı. [41]
Onları, bir olan Allah´a ibâdete ve yapageldikleri haksızlık ve
ahlaksızlıkları bırakmağa davet etmekten´[42], davetini, kabul ve
tevbe etmedikleri takdirde azaba uğrayacaklarını haber vermekten geri
durmadı.[43]
Kur´ân-I
Kerimin Lût Kavmi Hakkındaki Açıklaması:
Lût:
"Şüphesiz ki, ben, size (gönderilmiş) emîn bir Peygamber´im!
Artık, Allah´dan korkunuz ve bana itaat ediniz!
Ben, buna karşılık, sizden hiç bir ücret istemiyorum.
Benim mükâfatım, âlemlerin Rabb´ından başkasına âid değildir.
Siz, Rabb´inizin, sizin için yarattığı zevcelerinizi bırakıp ta,
insanların içinden erkeklere mi gidiyorsunuz?!
Hayır! (siz, helaldan, harama) tecavüz eden bir kavimsiniz! [44] Siz,
sizden önce, âlemlerden hiç birinin yapmadığı hayâsızlığı mı
yapıyorsunuz?! Demek siz, kadınları bırakıp ta, şehvetle erkeklere
yanaşıyorsunuz ha!? Meğer, siz, haddi aşan bir kavim işsiniz![45]
"Siz, gerçekten, öyle hayasızlığı (meydana) getiriyorsunuz ki, sizden
önce, âlemlerden hiç biri, bunu, yapmamıştır!
Siz, mutlaka, erkeklere gidecek, yol kesecek, toplantı yerinde, meşru
olmayanı, yapıp duracak mısınız?!" dedi.[46]
Onlar:
"Ey Lût! Sen (bu dâvadan) vaz geçmezsen, and olsun ki: mutlaka
(memleketimizden kovulup) çıkarılanlardan olacaksın!" dediler.[47]
(Lût) Onlara:
"Siz, gözünüz göre göre, hâlâ, o kötülüğü, yapacak mısınız?!
Gerçekten, siz, kadınları bırakıp da, şehvetle mutlaka, erkekJere
yanaşacak mısınız?!
Hayır! Siz, beyinsizlikte devam edegelen bir kavmsiniz!" dedi.[48]
(Buna karşı) kavminin cevabı:
"Lût Hanedanını, memleketinizden çıkarınız!
Çünkü, onlar, temizliğe zorlar insanlardır! "[49]
".....Eğer, sen, doğru söyleyenlerden isen, Allanın (bizi tehdid
ettiğin) azabını
getir bize!" demelerinden başka (bir şey) olmadı.[50]
De ki:
"Yâ Rab! O fesadcılar güruhuna karşı, bana yardım et![51]
Lût
Kavmini Helak Etmeğe Giden Elçi Meleklerin İbrahim Aleyhisselâma
Uğramaları:
Sedum´un azgın halkı, Lût Aleyhisselâmı, yalanladılar. Kibir ve
gururlarını, artırdıkça, artırdılar.[52]
Yüce Allah, Lût Aleyhisselâmın duasını kabul edip[53] Resulüne yardım
ve se-dum halkını helak etmeyi, irâde buyurduğu zaman[54], Cebrail
Aleyhisselâmı, iki Melekle[55]´ ki, Mîkâil ve İsrafil Aleyhiselâmlarla
birlikte gönderdi.
Bu Melekler, genç ve güzel birer erkek suretinde yürüyerek gidip
İbrahim Aley-hisselâma konuk oldular.[56]
Onlar; hem İbrahim Aleyhisselâma, İshak isminde bir oğlu doğacağını
müjdeleyecekler, hem de, Lût kavmini helak edeceklerini haber
vereceklerdi.[57]
Yüce Allah, bunu, Kur´ân-ı keriminde şöyle açıklar:
"And olsun ki: Elçilerimiz (Melekler), İbrahim´e müjde ile gelip Selâm!
dediler.
O da: Selâm! dedi ve hiç eğlenmeden, bir buzağı (kebabını) getirdi.
(İbrahim, konukların) buna, ellerinin uzanmadığını görünce, onlarfın
durumundan, hoşlanmadı. Onlardan, kalbine bir nevi´ korku gizledi.
Onlar:
Korkma! Çünki, biz, Lût kavmine gönderildik!" dediler.[58]
(İbrahim):
"Ey gönderilen (Elçi)ler! Sizin işiniz (vazifeniz) nedir?" diye sordu.
(Elçiler):
"Gerçekten, biz, günahkâr güruhuna gönderildik![59]
"Biz, bu memleketin ahalisini helak edeceğiz!
Çünkü, onun ahalisi, zâlim oldular!" dediler.[60]
Vaktâ ki, İbrahimden o korku gitti. Kendisine, bir de, müjde geldi.
(Şimdi, o) Lût kavmi hakkında (adetâ) bizim (Elçilerimiz)le mücâdele
ediyor (Lûtla ona iman edenlerin de, azaba uğrayacaklarını sanarak
korkuyor, onlara acıyor)du.
Çünkü, İbrahim, gerçekten, yumuşak huylu, yufka yürekli, kendisini,
tamamıyla Allâha vermiş bir kişi idi[61]"
İbrahim
Aleyhisselâmın Elçi Meleklerle Tartışması:
Elçi Melekler:
"Biz, şu kariyenin halkını, helak edeceğiz!
Çünki, oranın halkı, zâlim oldular!" dedikleri zaman, İbrahim
Aleyhisselâm; onlara:
"Siz, bir kariyeyi, içinde, dört yüz Mü´min bulunduğu halde, helak eder
misiniz?" diye sordu.
Elçi Melekler: "Hayır!" dediler. İbrahim Aleyhisselâm:
"Siz, bir kariyeyi, içinde, üç yüz Mü´min bulunduğu halde, helak eder
misiniz?" diye sordu.
Elçi Melekler: "Hayır!" dediler. İbrahim Aleyhisselâm:
"Siz, bir kariyeyi, içinde, iki yüz Mü´min bulunduğu halde, helak eder
misiniz?" diye sordu.
Elçi Melekler: "Hayır!" dediler. İbrahim Aleyhisselâm:
"Siz, bir kariyeyi, içinde, yüz Mü´min bulunduğu halde, helak eder
misiniz?" diye sordu.
Elçi Melekler: "Hayır!" dediler.[62] İbrahim Aleyhisselâm:
"Siz, bir kariyeyi, içinde, elli Müslüman bulunsa, ne dersiniz?´[63]
Oradakileri, helak eder misiniz?" diye sordu.
Elçi Melekler:
"Hayır!"[64] O kariye halkının içinde, Müslümanlardan, elli kişi
bulunsa, onlara, azab etmeyiz!" dediler.[65]
İbrahim Aleyhisselâm:
"Siz, bir kariyeyi,[66]´ içinde, kırk Mü´min bulunduğu halde, helak
eder misiniz?" diye sordu.
Elçi Melekler:
"Hayır!" dediler.[67]
İbrahim Aleyhisselâm:
"Siz, bir kariyeyi, içinde, otuz Müslüman bulunursa, ne dersiniz?" diye
sordu.
Elçi Melekler:
"Bir kariye halkının içinde, otuz Müslüman bulunursa, azab etmeyiz!"
dediler.[68]
İbrahim Aleyhisselâm:
"Siz, bir kariyeyi, içinde, on dört Mü´min bulunduğu halde, helak eder
misiniz?" diye sordu.
Elçi Melekler:
"Hayır!" dediler.[69]
İbrahim Aleyhisselâm:
"Siz, bir kariyeyi, içinde, on Müslüman bulunursa, ne dersiniz?" diye
sordu.
Elçi Melekler:
"Müslüman on kişi bulunursa da, azab etmeyiz!" dediler.
Bunun üzerne, İbrahim Aleyhisselâm:
"İçinde, on Müslüman bulunmayan ve hayr olmayan bir kavim yoktur!"
dedi.[70]
"Elçiler, ona:
"Ey İbrahim! Ondan (bu mücâdeleden) vaz geç!
Çünkü, gerçek, şudur:
Rabb´inin emri gelmiştir.
Onlara, muhakkak, red olunmayacak bir azab çatıcıdır!" dediler.[71]
(İbrahim):
"Onların içinde Lût ta, var!" dedi.
Elçi Melekler:
"Biz, orada, kimin bulunduğunu, çok iyi bileniz!
Onu da, Ehlini de, muhakkak, kurtaracağız,
Yalnız, geride (azapda) kalacaklardan olan karısı müstesna!"
dediler.[72]
Elçi
Meleklerin Lût Aleyhisselâmın Yurduna Gelişi Ve Ona Konuk Oluşu:
Yüce Allah; Lût kavmini helak etmek üzere gönderdiği Meleklere:
"Lût, onlar aleyhinde dört defa şehâdette bulunursa, onları, helak
etmenize izin verdim![73]
Lût, onlar aleyhinde dört[74] kerre şehâdette bulunmadıkça, onları,
helak etmeyiniz!" buyurmuştu.[75]
Elçi Melekler; İbrahim Aleyhisselâmın yanından ayrılarak Lût
Aleyhisselâmın kariyesine doğru gittiler. Gündüzün ortasında oraya
vardılar.
Sedum ırmağına ulaştıkları zaman, Lût Aleyhisselâmın, Ev halkı için, su
dolduran kızı ile karşılaştılar: Ona:
"Ey genç kız! Konuk olunacak yer var mı?" diye sordular. Genç kız:
"Evet! Konuklanacağınız, şurasıdır.
Fakat, ben, gidip yanınıza gelinceye kadar, içeri girmeyiniz!" dedi.
Gidip Babasına:
"Babacığım! Şehrin kapısı önündeki yiğitler, Senin yanına gelmek
istiyorlar. Ben, onların yüzlerinden daha güzel yüzlüsünü görmüş
değilim. Sakın, Senin kavmin, onları, yakalayıp kendilerine bir
rezillik yapmasınlar!" dedi. Lût kavmi, erkek konuk kabul etmekten, Lût
Aleyhisselâmı, men etmişler, ona: "Sen, aramızdan çekil! Erkekleri, biz
konuklayacağız!" demişlerdi.[76]
Lût Aleyhisselâm; genç konukları, içeriye gizlice almış, onlardan, hiç
kimsenin haberi olmamıştı.
Fakat, Lût Aleyhisselâmın karısı, gidip bunu, kavmine haber verdi ve:
"Lût´un evinde, öyle genç erkekler var ki, ben, şimdiye kadar, ne onlar
gibisini, ne de, onların yüzlerindeki güzelliğin bir benzerini[77] ve
kendilerinden yayılan güzel kokudan daha güzelini´[78] görmüş
değilim!" dedi.
Elçi Melekler, Lût Aleyhisselâma:
"Biz, bu gece, sana, konuk olmak istiyoruz![79]
Biz, bu gece, sana, konuk´uz!" dediler.[80]
Lût (Aleyhisselâm):
"Her halde, siz, yabancı, tanınmamış bir cemâatsiniz?" dedi.[81]
".....O, bunlar yüzünden, kaygıya düştü. Bunlar yüzünden, göksü daraldı
ve (kendi kendine): bu, çetin bir gündür! dedi.´[82]
Lût Aleyhisselâm, onlara:
"Siz, bu kariye halkının, ne yaptığını, biliyor musunuz?[83]
Siz, onların işini, işittiniz mi?" dedi.
Elçi Melekler:
"Ne imiş onların işi?[84] Ne yapıyormuş onlar?" diye sordular.[85]
Lût Aleyhisselâm:
"İnsanlar içinde, onlardan daha kötü bir kimse yoktur![86]
Ben, yer yüzünde, kötü iş işlenen yer olarak onların kariyesinden daha
kötüsü bulunmadığına şehâdet ederim![87]
Vallahi, ben, yer yüzünde, onlardan daha habîs insanlar
bulunabileceğini bilmiyorum!" dedi ve bu sözünü, dör[88] kere
tekrarladı ve kavmi aleyhinde şeha-dette bulunmuş oldu.
Melekler, Lût Aleyhisselâmla birlikte eve girdiler.[89]
Lût
Aleyhisselâmın Başı Dertte:
"Şehir halkı, sevine sevine geldi.[90] Lût Aleyhiselâmın evini, her
taraftan kuşattılar.[91] Lût Aleyhisselâm, kapıyı kapadı.
Elçi Meleklerle kendisi, içeride bulunuyor, kapının arkasından, onlarla
münâkaşa ediyor, tartışıyor, içeriye girmemeleri için, onlara and
veriyor[92], yalva-rıyordu.[93]
Sedumlular ise, eve inmeğe, girmeğe çalışıyorlardı.[94]
Lût Aleyhisselâm:
"Ey kavmim!"[95]
"Gerçekten, bunlar, benim konuklarımdır.[96]
"Beni, konuklarımın yanında rüsvay etmeyiniz! [97]
"Allah´dan korkunuz! Beni, tasalandırmayınız! [98]
"Eğer (dediğinizi) yapıcılar iseniz... [99]
".....işte, kızlarım! Sizin için, onlar, daha temizdir. (Onlarla,
evleniniz.)
Allâh´dan korkunuz! Beni, konuklarımın içinde, küçük düşürmeyiniz!
Sizin içinizde, aklı erer, doğru yolu gösterir bir adam da, yok
mudur?!" dedi.[100]
Onlar:
"Biz, seni, il´e âleme (bizim bu gibi işlerimize) karışmaktan, men
etmedik
mi?" [101]
And olsun ki: -senin de, bildiğin üzere- bizim, senin kızlarınla hiç
bir hakk (ve ilgi)ımız yoktur.
Sen, bizim ne istediğimizi, elbette, bilirsin!" dediler. (Lût):
"Ya size (yetecek) bir gücüm olsaydı, ya da, sarp bir kaleye
sığınabilsey-
dirn[102]´"
"Ben, sizin, bu yaptığınıza, elbette buğz edenlerdenim!
Ey Rabb´im! Beni ve Ehlimi, onların yapageldikleri (bu kötülüğün
azâbın)dan kurtar!" dedi. [103]
Elçi Melekler, Lût Aleyhisselâmın sıkıntıya ve zahmete uğradığını
görünce,
ona[104]
"Ey Lût! Emîn ol ki: biz, Rabb´inin Elçileriyiz!
Onlar, sana, kat´iyyen dokunamazlar!
Sen, hemen, gecenin bir kısmında ailenle yürü! (yola çık!)
İçinizden, hiç biri geri kalmasın!
Yalnız, karın müstesnadır!
Çünkü, onlara isabet edecek (azab), hiç şüphesiz, ona da, çarpacaktır!
O halde, gecenin bir kısmında aileni, yürüt.
Sen de, arkalarından git!
Sizden, hiç kimse ardına dönüp bakmasın!
Emrolunacağınız yere geçip gidiniz[105]
Onlara, va´d olunan (helak) vakti, sabah vaktidir.
Sabah vakti de, yakın değil midir?" [106]
Kapıyı, aç! Sen, bizi, onlarla başbaşa bırak!" dediler. [107]
Lût Aleyhisselâm, kapıyı, açınca[108], Sedumlu azgınlar, içeri
daldılar. Elçi Meleklerin yanına girdiler. [109]
Elçi Meleklere, kötülük yapmağa kalkıştılar. [110]
Cebrail Aleyhisselâm, Sedumlu azgınları, cezalandırmak için, Rabbinden,
izin istedi.
İzin verilince, Cebrail Aleyhisselâm, kanadını, onların yüzlerine
çarpıp hepsinin gözlerini, silme kör etti!
Onlar, hemen geri döndüler:
"Ey Lût! Sen, bize Sihirbazlar getirdin! Bizi, senin gibi, sinirledin!
[111]
Hele, sabaha bir çıkalım! [112]
Yine, döneriz!" [113] diyerek Lût Aleyhisselâmı, tehdid ediyorlar[114],
aynı zamanda, birbirilerini çiğneyerek kör bir halde dışarı
çıkmağa´[115], tutunmak için duvarları bulmağa çalışıyorlar[116],
fakat ne gidecekleri yolu biliyorlar, ne de, kendilerine evleri
gösteriliyordu! [117]
"Kör olduk! Kör olduk!
Yer yüzündeki halkın en Sihirbazları, Lût´un evindedir!" diye
söyleniyorlardı. [118]
Lût
Kavminin Helak Edilişi:
Lût kavminin kötü tutum ve davranışları ve helak edilişleri, Kurân-ı
kerimde şöyle açıklanır:
"Ona (Lût´a) şu (kesin) emri Vahy ettik:
Sabaha çıkarlarken, onların, arkası, muhakkak, kesilmiş olacaktır! [119]
"Lût kavmi, (kendilerini azabla) korkutan (emir)leri, yalan saydılar.
[120]
"And olsun ki: (Lût), onlara (kendilerini) azabla yakalayacağımızı da,
haber vermişti.
Fakat, onlar, bu korkutmaları, şüphe ile yalanladılar. [121]
"Hayatına yemin ederim ki: onlar, sarhoşlukları (azgınlıkları) içinde,
muhakkak, serseri bir halde idiler.[122]
"And olsun ki: onlar, konuklarına (bile) kötülük yapmayı kast
etmişlerdi.
Biz de, gözlerini, silme kör ediverdik!
İşte, azabımızı ve tehdidlerimizi (n akıbetini) tadınız!" (dedik) [123]
"And olsun ki: onlara, bir sabah (yakalarını) asla bırakmayacak olan
bir azab baskın yaptı.
İşte, (dedik) tadınız benim azabımı ve tehdidlerimin akıbetini!" [124]
"Onları, Işrak vaktine girdikleri sırada, o (korkunç) sayha (çığlık),
birden yakala-yıverdi!
Hemen (şehirlerinin) üstünü, altına getirdik!
Tepelerine de, balçıktan pişirilmiş bir taş (yağmuru) yağdırdık! "[125]
Vaktâ ki, azab emrimiz geldi. (O memleketin) üstünü, altına getirdik!
Tepelerine de, balçıktan pişirilmiş, istiflenmiş taşlar yağdırdık ki,
onlar, Rabb´inin katında hep damgalanmış/ardı. Onlar, zâlimlerden uzak
değildir." [126]
"Onların üzerine, bir (azab) yağmuru yağdırdık.
İşte, bak! Günahkârların sonu, nice olmuştur! [127]
"Allah, küfredenlere Nuh´un karısı ile Lût´un karısını misal olarak
gösterdi:
Onlar, kullarımızdan iki iyi kulun (nikâhı) altında idiler.
Böyle iken, hainlik ettiler de (o iki zevç) onları, Allah´ın azabından
hiç bir şeyle kurtaramadılar. Onlara (o iki kadına): "Ateşe girenlerle
birlikte siz de, giriniz!" denildi. [128]
"O (şehrin harabeleri[129] gerçekten, (herkesin görebileceği işlek) bir
yol üstünde (hâlâ) durucudur!"
"Bunda, iman edenler için, muhakkak, bir ibret vardır. "[130]
"And olsun ki: aklını, kullanacak bir kavim için, biz, oradan, apaçık
bir nişâne(´ bırakmışız. [131]
Lût
Aleyhisselâmın Karısının Helaki:
Lût Aleyhisselâmın karısı, duyduğu korkunç bir gürültü üzerine arkasına
dönüp: "Vaah kavimci-ğim!" diyerek açındığı sırada, Yüce Allah,
gönderdiği şeyle[132], taşla[133] onu da, helak edip[134] özlediği
kavmine kavuşturdu. [135]
Lût Aleyhisselâmın imansız karısının adı, Vâhile idi. [136]
Lût
Aleyhisselâmla Ev Halkının Şam Taraflarına Gidişi:
Seher vakti olunca, Yüce Allah, Lût Aleyhisselâm ile Ev halkını, Şam´a
doğru yollandırdı.[137]
Lût
Aleyhisselâmın Filistinde Oturuşu Ve Vefatı :
Lût Aleyhisselâm; vefat edinceye kadar, Şam-Filistin toprağında, Amcası
İbrahim Aleyhisselâmla birlikte oturdu.
İbrahim Aleyhisselâm; Lût Aleyhisselâmın kızı ile, Medyen b.İbrahim´i
evlendirdi.
Yüce Allah, onun neslini de, bereketlendirdi; Medyen halkı, onlardan
hâsıl oldu. [138]
Lût Aleyhisselâmın, kavminin helakinden yedi yıl sonra vefat ettiği de
söylenir.
Lût Aleyhisselâmın, Hz.Şâre ile İbrahim Aleyhisselâm ve oğullarının
gömüldükleri kabirlerinin civarında, İbrahim Aleyhisselâma aid Yakîn
diye anılan Mescid´e bir fersah kadar uzaklıkta bulunan köydeki kabrine
gömüldü. [139]*
Ona ve gönderilen bütün Peygamberlere Selâm olsun![140]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] İbn.Sa´d-Tabakat c.1,s.54, Taberî-Tarih c.1,s.125, Sâlebi-Arais
s.102, Ebülferec ibn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.13O, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.100.
[2] İbn.Sa´d-Tabakat c.1,s.54.
[3] İbn.Sa´d-Tabakat c.1,s.54, İbn.Kuteybe-Uyûnül´ahbar c.1,s.314,
Yâkubî-Tarih c.1,s.24, Taberî-Tarih c.1,s.125,
Hâkim-Müstedrek c.2,s.561, Sâlebî-Arais s.102, Ebülferec
ibn.Cevzî-Tabsıra c.1 ,s.15O, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s. 100.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları:
1/245.
[4] Beyhakî-Delâilünnübüvve c. 1 ,s.29O,
Zehebî-Tarihulislam-Sîretünnebî s.531, Muhyiddin
b.Arabî-Muhâdaratülebrar c.1,s. 103, Hâkimden naklen Ebülfida-Tefsir
c.2,s.252, Süyûti-Hasâisülkübrâc.2,s.129, Diyar.8ekri-Hamîsc.1,s.22.
[5] Hâkim-Müstedrek c.2,s.561-562.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları:
1/245.
[6] Mîr Hâvend-Ravzatussafa Terceme s.174.
[7] Taberî-Tarih c.1,s.125, Sâlebî-Arais s.78-79, Ebülferec
İbn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.150, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.118.
[8] Harran´a, Lut Aleyhisselâmın babası Haran´dan dolayı Harran ismi
verilmiştir. (İbn.Kuteybe-Uyûnül´ahbar
c.1,s.314).
[9] ibn.Sa´d-Tabakat c.1,s.46, Taberî-Tarih c.1,s.159-160.
[10] İbn.Sa´d-Tabakat c.1,s.46, İbn.Kuteybe-Maarif s.15, Taberî-Tarih
c.1,s.16O.
[11] İbn.Sa´d-Tabakat c.1,s.46, Taberî-Tarih c.1,s.125.
[12] İbn.Sa´d-Tabakat c.1,s.46, Taberî-Tarih c.1,s.125, Sâlebî-Arâis
s.80, İbn.Esîr-Kâmil c.1, s.102.
[13] Mes´ûdî-Ahbaruzzaman s.201-202.
[14] İbn.Sa´d-Tabakat c.1,s.46-47, Taberî-Tarih c.1,s.127.
[15] İbn.Sa´d-Tabakat c.1,s.47, Taberî-Tarih c.1,s.127, Sâlebî-Arais
s.80, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.102.
[16] Taberî-Tarih c.1,s.127, Sâlebî-Arais s.80, Yâkut-Mûcemülbüldan
c.4,s.373, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.1O2.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları:
1/245-246.
[17] İbn.Sa´d-Tabakat c.1,s.47, Taberî-Tarih c.1,s. 127, Sâlebî-Arais
s.80-81.
[18] (*) Lut Aleyhisselâmın Yerleştiği Sedum (Yâkut-Mucemülbüldan
c.3,s.20O) Şam ile Medine arasındadır. (Taberî-Tarih c.1,s. 157)
Mü´tefike diye anılan beş şehirden mürekkep olup en büyüğü Sedumdu.
Rivayete göre: dört şehirden her birinde yüzer bin nüfus vardı
(Taberî-Tarih c.1,s.156-158, Hâkim-Müstedrek c.2,s.562, Sâlebî-Arais
s.106, Ebülferec İbn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.152, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.122).
[19] Yâkubî-Tarih c.1,s.24-25, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.152,
İbn.Haldun-Tarih c.2,ks.1,s.36.
[20] Yâkubî-Tarih c.1,s.25.
[21] Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.152-153,
İbn.Haldun-Ta.c.2,ks.1,s.36.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları:
1/246.
[22] Hâkim-Müstedrek c.2,s.562
[23] Taberî-Tarih c.1,s.151-152, Sâlebî-Arais s.101, ibn.Esîr-Kâmil
c.1,s.118, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.178.
[24] Yâkubî-Tarihc.1,s.25
[25] Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.178
[26] Ahmed b.Hanbel-Müsned c.1,s.317, Münzirî-Ettirgib vetterhib
c.3,s.287
[27] Ahmed b.Hanbel-Müsned c.1,s.317, Tirmizî-Sünen c.4,s.58, Ebülferec
İbn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.153, Münzirî-
Ettergîb vetterhîb c.3,s.286
[28] Ahmed b.Hanbel-Müsned c.1,s.317, Münzirî-Ettergıb vetterhib
c.3,s.286
[29] Ebülferec İbn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.153, Süyûtî-Câmiüssagir c.2,s.181
[30] Ebû Davud-Sünen c.4,s.158, Tirmizî-Sünen c.4,s.57, ibn.Mace-Sünen
C.2.S.856
[31] Ahmed b.Hanbel-Müsned c.1,s.300, Ebu Davud-Sünen c.4,s.158,
Tirmizi-Sünen c.4,s.57, İbn.Mace-Sünen
c.2,s.856 Hâkim-Müstedrek c.4,s.355
[32] Ebu Davud-Sünen c.4,s.158, ibn.Mace-Sünen c.2,s.856
[33] Ebu Davud-Sünen c.4,s.158, İbn.Mace-Sünen c.2,s.856,
Hâkim-Müstedrek c.4,s.355.
[34] Yâkubî-Tarih c.1,s.25.
[35] Âiî-Künhüi´ahbar C.2.S.169.
[36] Ahmed b.Hanbel-Müsned c.2,s.444, Ebu Davud-Sünen c.4,s.249,
Begavi-Mesabihussünne c.2,s.23
* Meallerini sunduğumuz Hadis-i şerifler; son zamanlarda, bazı İslam
düşmanlarınca, eş cinselliğin, Islamiyette kabul gördüğü hakkında
yapılan iddia ve iftiranın, ne kadar yersiz ve tutarsız olduğunu
göstermeğe yeterdir.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları:
1/246-248.
[37] En´am: 86
[38] Enbiyâ: 74.
[39] Taberî-Tarih c.1 ,s.151, Mes´ûdi-Murucuzzeheb c.1 ,s.45,
Hâkim-Müstedrek c.2,s.562, Sâlebî-Arais s.103, ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.118.
[40] Sâffât: 133, Taberî-Tarih c.1,s.1S1, Hâkim-Müstedrek c.2,s.562,
Sâlebî-Arais s.103, ibn.Esîr-Kâmil C.1.S.118.
[41] Mes´ûdî-Murucuzzeheb c.1,s.46, Hâkim-Müstedrek c.2,s.562.
[42] Hâkim-Müstedrek c.2,s.562, Ebülferec Ibn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.15O,
İbn.Esîr-Kâmil C.1.S.118, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s. 178.
[43] Taberî-Tarih c.1,s.152, Sâlebî-Arais s.103, İbn.Esîr-Kâmil
c.1,s.118.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları:
1/248.
[44] Şuarâ: 162.
[45] Araf: 80-81.
[46] Ankebût: 28.
[47] Şuarâ: 163-167.
[48] Nemi: 54-55.
[49] Nemi: 56.
[50] Ankebût: 29.
[51] Ankebût: 30.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları:
1/248-249.
[52] İbn.Haldun-Tarih c.2,ks.1,s.36
[53] Şâlebî-Arais s.103, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.178.
[54] İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.118.
[55] Taberî-Tarih c.1,s.153, İbn.Esir-Kâmil c.1,s.118.
[56] Taberî-Tarih c.1,s.153, Salebî-Arais c.103, İbn.Esîr-Kâmil
c.1,s.118.
[57] Taberî-Tarih c.1,s.153, Sâlebî-Arais s.103, İbn.Esîr-Kâmil
c.1,s.119, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.178.
[58] Hûd: 69-70.
[59] Hıcr: 58.
[60] Ankebût: 31.
[61] Hûd: 74-75.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları:
1/249-250.
[62] Taberî-Tarih c.1,s.153, Sâlebi-Arais s.103, Ebülferec
ibn.Ceyzî-Tabsıra c.1,s.151.
[63] İbn.Ebî Şeybe-Musannef C.11.S.524, Taberî-Tarih C.1.S.153,
İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.119.
[64] İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.11,s.524.
[65] Taberî-Tarih c.1,s.153, İbn.Esîr-Kâmil C.1.S.119
[66] Taberî-Tarih c. 1 ,s.153, Sâlebi-Arais s. 103, Ebülferec
İbn.Cevzî-Tabsıra c. 1 ,s. 151, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.179.
[67] İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.11,s.524, Taberî-Tarih c.1,s.153,
Ebülferec İbn.Cevzi-Tabsıra c-1.s151, Ebülfida-Elbidaye vennihaye
c.1,s.179.
[68] Taberî-Tarih c.1,s.153, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.119
[69] Taberî-Tarihc.1,s.153, Sâlebî-Araiss.103, Ebülferec
İbn.Cevzî-Tabsırac.1,s.151, Ebülfida-Elbidaye vennihaye C.1.S.179.
[70] Taberî-Tarih c.1,s.153, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.119.
[71] Hûd: 76.
[72] Ankebût: 32.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları:
1/250-252.
[73] Taberî-Tarih c.1.s. 154.
[74] Veya üç kere (İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.11,s.523).
[75] İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.11,s.523, Taberî-Tarih c.1,s.154,
Sâlebî-Arais s.104, İbn.Esîr-Kâmil C.1.S.120.
[76] Taberi-Tarih c.1 ,s.154, Hâkim-Müstedrek c.2,s.563, Sâlebî-Arais
s.104, ibn.Esîr-Kâmil c.1 ,s.12O, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.
179-180.
[77] Taberî-Tarih c.1 ,s.154, Hâkim-Müstedrek c.2,s.563, Sâlebî-Arais
s.104 İbn.Esîr-Kâmil c.1 ,s.12O, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.
179-180.
[78] İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.11,s.524.
[79] Taberî-Tarih c.1,s. 154.
[80] Taberî-Tarih c.1,s.154, Sâlebî-Arais s.104, ibn.Esîr-Kâmil
c.1,s.12O.
[81] Hıcr: 62.
[82] Hûd: 77.
[83] ibn.EEbî Şeybe-Musannef c.11,s.524, Taberî-Tarih c.1,s,154,
İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.12O.
[84] Taberî-Tarih c.1,s.154, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.12O.
[85] ibn.Ebî Şeybe-Musannef c.11.S.524.
[86] İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.11,s.524.
[87] Taberî-Tarih c.1,s.154, Sâlebî-Arais s.104.
[88] Veya üç kere (İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.11,s.524)
[89] Taberî-Tarih c.1,s.154, Sâlebî-Arais s.104, İbn.Esîr-Kâmil
c.1,s.12O
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları:
1/252-254.
[90] Hıcr: 67
[91] Taberî-Tarih c.1,s.156
[92] Sâlebî-Arais s.105.
[93] Taberî-tarih c.1,s.157.
[94] Sâlebî-Arais s.105, Ebülferec İbn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.152.
[95] Taberî-Tarih c.1,s.157 .
[96] Hıcr: 68.
[97] Hıcr: 68, Taberî-Tarih c.1,s.157.
[98] Hıcr: 69.
[99] Hıcr: 71.
[100] Hûd: 78.
[101] Hıcr: 70.
[102] Hûd: 79-80.
[103] Şuarâ: 168-169.
[104] Sâlebî-Arais s. 105, Ebülferec ibn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.152.
[105] Hıcr: 65.
[106] Hûd: 81.
[107] Sâlebî-Arais s. 105, Ebülferec İbn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.152.
[108] Sâlebî-Arais s.105, Ebülferec İbn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.152,
İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.121
[109] Taberî-Tarih c.1,8.156, Salebî-Arais s.105, Ebülferec
İbn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.152, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.121
[110] Kamer: 37
[111] Taberî-Tarih c.1,s.156, Sâlebî-Arais s.105
[112] Taberî-Tarih c.1,s.156, Sâlebî-Arais s.105, Ebülferec
İbn.Cevzî-Tabsıra c.1s.152.
[113] Taberî-Tarih c.1,s.157.
[114] Sâlebî-Arais s.105, Ebülferec-Tabsıra c.1,s.152.
[115] Taberî-Tarih c.1,s. 156, Hâkim-Müstedrek c.2,s.563,
İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.121.
[116] Taberî-Tarih c.1,s.155.
[117] Sâlebî-Arais s.105.
[118] Taberî-Tarih c.1,s. 156, Hâkim-Müstedrek c.2,s.563, Sâlebî-Arais
s.105, Ebülferec İbn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.153, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.121.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları:
1/254-256.
[119] Hıcr: 66.
[120] Kamer: 33.
[121] Kamer: 36.
[122] Hıcr: 72.
[123] Kamer: 37.
[124] Kamer: 39.
[125] Hıcr: 73-74.
[126] Hûd: 82-83.
[127] Ârâf: 84.
[128] Tahrim: 10.
[129] Mes´ûdîye göre: Hicretin 332. yılında Lut kavminin yurdu, harap
bir halde mevcud olup oralarda hiç bir kimse bulunmamakta, yerlerde de,
damgalanmış, siyah, parlak taşlar görülmekte idi. (Mes´ûdî-Murucuzzeheb
c.1,s.46).
[130] Hıcr: 76-77.
[131] Ankebût: 35.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları:
1/256-257.
[132] Taberî-Tarih c.1,s.155, Sâlebî-Arais s.106, ibn.Esîr-Kâmil
c.1,s.121, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.182, Diyar.Bekri-Hamis
c.1,s.87
[133] Diyar.Bekrî-Hamîs c.1,s.87
[134] Taberi-Tarih c.1,s.155, Sâlebî-Arais s.106, İbn.Esîr-Kâmil
c.1,s.121- Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.182, Diyar.Bekrî-Hamis
c.1,s.87
[135] Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.182
[136] İbn.Habib-Kitabülmuhabber s.383.
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları:
1/258.
[137] Taberi-Tarih c.1,s.156, Hâkim-Müstedrek c.2,s.563, ibn.Esîr-Kâmil
c.1,s.121
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları:
1/258.
[138] İbn.Haldun-Tarih c.2,ks.1,s.37,38,44
[139] Mir Havend-Ravzatussafa Terceme s.174, Âlî-Künhül´ahbar c.2,s.173
* Bir Fersah: üç Mil´dir.
Bir Mil: dört bin Zira´dır.
Bir Zira´: yirmi dört Parmak´tır.
Bir Parmak: birinin karnı, diğerinin arkasına gelmek üzre altı tane
Arpa enidir.
Bir Arpa eni: katır kuyruğunun, yanyana dizilen altı teli kadardır.
(Mir Havend-Ravzatussafa Terceme s.65)
[140] M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı
Yayınları: 1/258.
|