Yakup
Yılmaz
Kuran,
tek kadınla evliliği tavsiye eder; sınır olarak da dört eş ile sınırlar:
”Haksızlık
yapmaktan korkarsanız bir tane alın.”(Kuran,
4/3) ve ӆzerinde
düşünüp uğraşsanız da kadınlar arasında
âdil davranmaya güç yetiremezsiniz.” (Kuran, 4/129)
Yani
buradan da açıkça anlayacağınız üzere, Kuran tek
eşliliği öneriyor.
Hz.
Âdemve Hz .Havva’da
tek eşli bir yaşam sürdürdüler. Allah, bir Âdem
için bir
Havva yarattı! Buradan da tek eşitlik sonucu
çıkıyor.
Kuran’ı
okuyup düşünürken, bulunduğunuz anı sadece düşünmeyin; çünkü O çağlar
üstü bir
Kitap’tır!
İkinci
Dünya Savaşısonunda, Almanya’da
evlilik çağındaki bir
erkeğe, yine evlilik çağında olan 3 kadın düşüyordu. Erkekler savaşta
ölmüş,
nüfus dengesi bozulmuştu. Eğer bir erkek bir tane kadınla evlense,
diğer iki tane
kadın ne yapacak? Onların da çocuk sahibi olmak, yuva sahibi olmak
hakları!
Erkeğin
kadına ihtiyacı olduğu gibi kadının da erkeğe ihtiyacı vardır. Bu
kadınlar,
diğer evli kadınların yuvalarını yıkmak için ve onların kocalarını
araklamak
için mi uğraşsınlar? Kuran, evlilik dışı her türlü ilişkiyi
yasaklamıştır. Bu
durumda Kuran’ın birden fazla eşle evlenme izini devreye giriyor.
Eşlerin
anlaşması durumunda, ikinci, üçüncü ve dördüncü eş alma durumu olabilir.
Kuran’ı
iyi anlamak gerek!O
tüm insanların, saadetini isteyen bir Kitap!
Hep
sorulur ”Niçin
Hz. Muhammed çok evlendi?” diye. Çünkü hem tebliğ
hem de savaş durumu vardı. Barış durumunda, tarihçilere göre 25 yıl
kadar Hz.
Hatice ile evli kaldı ve başka bir kadınla da evlenmedi
ki, Hz.
Hatice kendisinden 15 yaş büyük dul bir kadındı ilk
evlendiklerinde yine tarihçilere göre.
Savaş
durumunda kadınlar sahipsiz kalıyor, çocuklar babasız; bazen kadınların
‘İslâm’ı kabul etmeleriyle, kocaları onları terk ediyor, göçler vs.
durumlar
oluyordu. Bir de kadınlara dini tebliğ etmek için, peygamberden
öğrendiklerini
de diğer kadınlara aktaracak öğretmenler gerekliydi (Hz. Ayşe bunların
başında
gelir).
Hz.
Muhammed’in
evlendiği kabilelerin veya şahısların kadınları sayesinde aradaki
akrabalık
bağlarıyla, zayıf durumdaki Müminler güçlenmişlerdir de!
Hz.
Muhammed’in
evliliklerinde cinsellik bakımından bir durum aramak, peygamberi
anlamamaktır.
Durumu
daha iyi anlamınız bakımından aşağıdaki misali okuyun:
Farzedelim
ki kocası ölmüş bir dul kadın
var ve dört çocuğu
ile ortada kalmış. Kimse onunla evlenmek istemiyor, hiçbir şeyi de yok
(yakını
da)! Bu kadının kendi yaşamını ve çocuklarının yaşamını devam
ettirebilmesi
için dilencilik yapması gerek.
Böyle
bir kadının durumunu gören Hz. Muhammed
ne yapabilirdi? Kadına
sorar: ”Benimle
evlenmek ister misin?” Dul kadın cevaplar:
”Ben
yaşlı dul bir kadınım ve dört çocuğum var, nasıl beni eş
olarak almak istersin?”Hz.Muhammed
cevap verir:
”O
konular benim için önemli değil. Benimle evlenmek ister
misin?”Tabii
ki dul kadın ister. Ve bundan
sonra Hz.Muhammed, kadına mehirini
de verip, nikâhlanıp
onunla evlenir.
Dilenci
olacak yaşlı dul kadın, birden peygamberin hanımı oluyor ve tüm
insanlar ona
saygı gösteriyorlar! Kendi güvende, çocukları da güvende! Kadın 50
yaşın
üzerinde, bu önemli mi Hz. Muhammed’e! Hayır! O ümmetine örnek olmak
ister,
niçin ve nasıl çokeşlilik gerekli? diye.
Eğer
erkeğin imkânı varsa ki, kadına daha güzel huzurlu bir yaşam verebilir,
bu
durumlarda da çokeşlilik gerekli olabilir şartlara göre! Bu
peygamberin sünneti ve Hz. Muhammed’in yolu! Niçin bu
takip
edilmiyor? Devlet başkanları, krallar, bakanlar, yöneticiler ve
varlıklı
zenginler böyle kadınlarla evlilik yapıyorlar mı? Hayır! Onlar bâkire
ve zengin
kadın peşindeler! Çünkü bu dünya yaşamı onlar için önemli.
Böyle
ortada kalmış, çaresiz dul kadınlar çok dünyada. Hangi başkan veya
yönetici bu
dul kadına soruyor: ”İstiyorsan, seninle
evlenirim; çocuklarını ve seni
halkın gözünde de saygın hale getiririm?” Hayır!
Onlar
bakıyorlar, dul kadın ve çocukları nasıl açlıktan ölecekler veya
sürünecekler!
Eğer kadın para kazanmaya çalışsa, kendi bedenini satması gerekecek
(veya Uzak
Doğu’da olduğu gibi çocuklarını)! Burada bugünkü devlet başkanı ve
yöneticilerin başarısını görüyoruz! Kadına ’kadın hakları’
adı altında, kendini
satma hakkını verirler hemen!
Çoğu
da ilk müşterileri olurlar onların. Vergi almak içinde yeni yeni
fırıldaklar
çevirmeye de başlarlar. Bunlara göre fahişelik de meslektir canım!
Hizmet
veriyorlarmış! Bizde Avrupa’yı örnek almak isteyenler de, İsveç gibi
kadınların
kendilerini satmak yani fahişeliğin yasaklandığı bir ülkeyi örnek alıp,
bunu
uygulamaya çalışmazlar! Nerde bir İslâm’a aykırı şey varsa onu alma
peşindedirler zinayı da suç olmaktan çıkardıkları gibi!
İslâm,kadınlara
güvenli ve onurlu bir yaşam vermek istiyor. Dul kadın erkeğin ilk
karısı
olabilir. Niçin olmasın? Yukarıda da anlattığımız gibi Hz.
Muhammed ilk evliliğini kendisinden yaşlı dul bir
kadınla yaptı
ve evlendiklerinden Hz. Ayşe
hariç hepsi dul
kadınlardı. Ve yukarıda yine belirttiğimiz gibi, barış zamanında tek
kadınla
yaşadı ve peygamberliğinin ilk yıllarında da yine Arabistan’da bu nadir
görülen
bir olaydı!
İslâm’ı
ve İslâm’ın Peygamberini iyi anlamak önemlidir.
Ama insanlar anlamak istemiyorlar.
Tevrat’a
göre evlenilecek eş sayısında sınır yoktur:
”Eğer
kendisine başka bir kadın alırsa, evvelkinin
nafakasını, esvabını*
ve karılık haklarını eksiltmeyecektir.” (Eski
Ahit, Çıkış, 21/10)
*Elbisesini
Bugün
dünyada çok kadınla evlilik yapan Yahudiler vardır. Medya bunları çok
az
gösterir. Ben, Fin TV’sinde seyrettim böyle bir programı.
Eski
Ahit’te yazdığına göre Hz. Süleyman’ın
700 karısı 300’de
cariyesi varmış! Yani toplam 1 000 kadını!
”Ve
onun yedi
yüz karısı kral
kızı*
olup, üç
yüz de cariyesi
de vardı.” (Eski
Ahit, 1. Krallar, 11/3)
*Yedi
yüz kral
kızını
nasıl toplamışlar? İlginç! O devirde ne kadar krallık vardı ki, yedi
yüz kral
kızı olsun! Tevrat’ta böyle abartılı rakamlar çoktur. Ama bu yazıyor.
Ben de
yazılı olanı buraya yazıyorum.
Yine
Tevrat’a
göre, Hz.
Yakup’un dört karısı vardı
(Bkz. Eski Ahit, Tekvin,35/23-26) ve Hz. Yakup’un ikiz
kardeşi Hz. Esav(İs)’ın
da dört karısı
vardı (bkz. Tekvin, 36/2-3). Hz. Davud’un
ise ondan fazla karısı
vardı. Hz.
İbrahim’de çok eşli idi. Ve böyle örnekler çokça
sıralanabilir Tevrat’a
bakarak.
Ve
Hz. İsa
ise, bir güvey ve on gelin adayı genç kızdan
bahseder!
”O
zaman Göklerin Egemenliği, kandillerini alıp güveyi
karşılamaya çıkmış olan on
kıza benzeyecek.
Bunların beşi akılsız, beşi de akıllıymış. Akılsızlar kandillerini
almışlarsa
da, yanlarına yağ almamışlar. Akıllılar ise, kandilleriyle birlikte
kaplar
içinde yağ da almışlar. Güvey gecikince hepsini uyku tutmuş ve dalıp
uyumuşlar.
Gece
yarısı bir ses yankılanmış: ’İşte güvey geliyor, onu
karşılamaya çıkın!' Bunun üzerine kızların hepsi kalkıp kandillerini
tazelemişler. ’Akılsızlar akıllılara, ’Kandillerimiz sönüyor, bize
yağınızdan
verin!' demişler. Akıllılar, ’Olmaz! Hem bize hem size yetmeyebilir. En
iyisi
satıcılara gidin, kendinize yağ alın' demişler. Ne var ki, onlar yağ
satın
almaya giderlerken güvey
gelmiş. Hazırlıklı
olan kızlar, onunla birlikte düğün şölenine girmişler
ve kapı kapanmış. ’Daha sonra gelen öbür kızlar, ’Efendimiz,
efendimiz, aç kapıyı bize!'
demişler. Güvey
ise, ’Size doğrusunu söyleyeyim, sizi tanımıyorum' demiş. ’Bu nedenle
uyanık
durun. Çünkü o günü ve o saati bilemezsiniz.” (Yeni
Ahit, Matta İncili, 25/1-13)
Kuran,
bu dünyanın zevklerinin gelip geçici olduğunu söylüyor.
”Dünya
hayatı aldatıcı bir geçimlikten başka bir şey
değildir.” (Kuran,
57/20)
”Dünya
hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey
değildir. Muttakî*
olanlar için ahiret yurdu muhakkak ki daha hayırlıdır.”
(Kuran, 6/32; bkz. 29/64, 47/36)
*Muttakî
olmak, takvayla
yaşayan Mümin demektir.
Kendini
tanıyan ve bulan insan için bu dünyanın önemi yoktur, diyor Hz.İsa
(Bkz. Thomas İncili, 111)
Evliliği
sadece cinsel yaşam olarak düşünmemek gerek. Eşler, hayat
arkadaşıdırlar ve
yaşlılıklarında birbirlerinin değerini daha da iyi anlarlar. O zaman,
cennette Hz.
Adem
ile Hz.
Havva’nın beraberliğinin, niçin Allah’ın Âdem’i ve Havva’yı
birbiri için yarattığını
daha da iyi anlarlar. Yalnızlık Allah’a mahsustur.
Gerekli
şartlarda Kuran çok evliliğe izin vermiştir. Bunlar, savaş durumları,
hastalıklar, çocuk edinme vs. dir. Birinci eşin iznini almak
gerekmektedir.
Çünkü adil davranılacak olan o, kendisine adil davranılmadığında hakkı
yenecek
olan da odur.
Bazıları
birinci eşe bildirmeden ikincinin alınabileceğini, birbirlerinden
haberleri
olmayabileceklerini savunmaktalar. Eşler arasındaki adaletin sağlanması
ve
nikâhın duyurulması, gizli olmaması için böyle bir şeyin caiz olması
düşünülemez. Hem bir başka eşten olan çocuklar, diğer eşten olan
çocukları
kardeş olarak bilmezlerse, kendilerine nikâh düşmeyen kişilerle,
tesadüfen
evlenseler ne olur? Bu nedenden dolayı gizli nikâh olmaz.
Kuran
tek evliliği öneriyor. İslâm’ı
dört eşli bir yaşam gibi
göstermeye ve algılamaya çalışmak, yine onun ruhunu anlamamaktır.
İslâm’a
çamur atıp, tek eşliliği savunanları ben çok gördüm. Böylelerinin
bazılarının
söyledikleri ”Erkek
adamın, metresi evinin 200 metre ötesinde olurmuş! Evde
çoluk-çocuğa bakacak, ev işlerini yapacak bir tane, dışarı da ise…”
gibilerden. Kadınlarını en çok aldatanlar onlar. Kâğıt üzerinde tek
eşliler ve
diğer kadınları metres olarak kullanıp, kendi karılarına da eve gelip
yalan
söylüyorlar! İkiyüzlü davranışlar son haddinde bunların çoğunda. Kadın
haklarının da amansız savunucusudurlar!
Bazı
kadınlar ise, erkeklerin evli olduğunu bilerek metres hayatı yaşamaya
‘evet’
diyorlar ve bir başkasının yuvasını dağıtmayı, hakkını gasp etmeyi
yapıyorlar
da; o bir başkasının bilgisi doğrultusunda, hem kendisinin hem de öteki
kadının
haklarını güvence altına alan, ikinci eş olarak evliliğe niçin ‘evet’
demiyorlar? Saçmalık burada ve ben böyle-lerini çok gördüm. Her akşam
eve
giderken ”Bugün
yakalandım, yarın yakalanacağım”, korkusu.
Öbür
kadının hamile kalması durumunda çocuğun ‘kürtaj’ gibi bir cinayetle
karşı
karşıya kalması; metres hayatı yaşadığının da bir yuva sahibi olma
hakkına
kavuşması başkasının yuvasını yıkmadan, daha mantıklı değil mi?
Yalan
söyleyeceğine, ikiyüzlülük yapacağına, zaten metres hayatı yaşayan,
öbür eşi
yani erkeğin yuvasının sahibini biliyor, bilmeyen de bilsin. Nikâhı
kıyın; hem
Allah önünde hem de dürüstlük olarak insanlar önünde doğru olanı yapın.
Mümin
erkekler ise, hayat arkadaşlarına böyle bir şeyi layık görmüyorlar,
onlar
karılarına evde ”Hayatım,
canım” deyip, kapıya çıkıp aldatmıyorlar. Çünkü
zinanın ne büyük suç olduğunu biliyorlar.
Mutlu
bir yuvaları var ve dinine ne kadar çok bağlılıkla bağlı çiftler
görürseniz;
onların yuvasında mutluluk vardır; onlar birbirlerinin haklarını
çiğnemezler,
birbirlerini hem bu dünya hem de öteki dünya hayatı için eş olarak
görür,
Allah’ın verdiği ile yetinirler.
Kuran,
eşlerin birbirine yalan söylemelerini, birbirlerin haklarını
çiğnemelerini
istemez ve kadınların haklarını devamlı koruma altına alır.
Şimdiki
sistemler ise, kadına mutlu bir yuva kurma şansını verme, evlilik
haklarının
korunmasını ve düzenli bir cinsel yaşam yaşaması hakkı yerine; metres
hayatı
yaşmayı özendirici ve onları başkalarının mutsuzluğu üzerine yuva
kurmak için,
birer terörist gibi, mutlu yuvalara saldırı için teşvik etmektedirler.
Ya diğer
yuvası olan, masum kadınların hakkı? Her gün ’Ne zaman yuvam
yıkılacak?’ stresi! Ve
inançlı kocası olan bir Başbakan hanımının
şu sözlerini her
evli kadın söyleyebilmeli: ”Ona güveniyorum.
Allah'tan korkan bir insanın,
böyle bir hata yapmayacağını biliyorum.”
Dünyada
değişik ülkelerin nüfuslarında evlilik çağındaki kadın ve erkek
oranlarını
karşılaştırdığımız zaman, kadınların fazla oranda olduğunu görüyoruz.
Örneğin
Birleşmiş Milletler verilerine göre çoğu Batı Avrupa ve Kuzey Avrupa
ülkelerinde, yetişkin 1000 erkeğe yaklaşık 1050 kadın düşmektedir.
Birebir
evliliklerde 50 kadın açıkta kalmaktadır.
Bu
50 kişi ne yapacak? Ya öbür yuva kuranların yuvalarını yıkıp, kendisi
yuva
kuracak veya metres hayatı yaşayacak. En kötüsü de günümüzde hâlâ daha
yasaklanamayan, kadınlara haklarını verdiklerini söyleyen ülkelerde
bile yasal
olan hatta ve hatta nasıl bunlardan vergi de alırız diye yöneticilerin
düşündükleri fahişelik batağına düşeceklerdir.
Kadına
kendini özgürce satma hakkını vermekle kadın haklarını verdiğini
sananlar,
biyolojik saatleri çok hızlı işleyen bu insanları, 30’lu yaşlardan
sonra da
ömürleri boyunca yalnız yaşamaya da mahkûm etmektedirler. Erkek, her
zaman
çocuk sahibi olabildiği ve kendisinden çokça küçük eş de alabildiği
halde,
kadınlar ise, belli bir yaştan sonra, erkeklerin şansına sahip
değiller. İnancı
zayıf olan, kadını bir cinsel obje olarak görmeyi daha da çok
düşündüğünden,
eskiyeni de hemen terk ediyor.
Kadınlara
metres ve fahişelik hayatını reva görenler; bunları yasaklayan Kuran’a
söz
söylemeye nasıl cesaret ediyorlar anlayamıyorum.
Kuran,
şartlara göre, eşlerin de rızasıyla, birden fazla evliliğe ruhsat
vermiştir.
Tavsiye edilen ise birdir.
Kuran
çağlar üstü bir Kitap’tırve
buna göre yukarıdaki açıklamalarım ışığında da,
düşünerek gerçekleri daha da iyi görmeye çalışalım.
Unutmayalım,
cenneti bu dünyada arayanlar, onu burada bulamazlar.
”Her
kim Allah’a ve Resûlüne itaat eder, Allah’a saygı
duyar ve O’ndan sakınırsa, işte
asıl bunlar mutluluğa erenlerdir.” (Kuran,
24/52)
|