Habibe binti Sehl radıyallahu anhâ İslam’da muhâlaa
yoluyla ilk boşanma hadisesinin gerçekleşmesinde adı geçen bir hanım
sahâbî… Sâbit ibni Kays (r.a)’ın âilesi…
O, Medineli olup Neccar oğullarından Beni Sâlebe
kabilesine mensuptur. Kays ibni Şemmas’ın oğlu Sâbit ile evlenmiştir.
Bu evlilikleri uzun sürmedi.
Habîbe (r.anha) ince, nârin ve zarif ruhlu bir
hanımefendiydi. Kocası ile ünsiyet kuramadı. Sâbit ibni Kays (r.a) ise
iri yarı ve kısa boylu bir yapıya sahipti. Biraz da sert ve haşindi.
Bir gün öfkeli bir vaziyette hanımına çıkıştı. Şiddete vardıracak kadar
da ileri gitti ve Habibe’yi çok incitti. Hatta onu dövdüğüne dâir
rivâyetler bile nakledilmekte.
Habîbe (r.anha) eşinin bu kaba hareketlerinden çok
üzülmüştü. Bir türlü onu gönülden sevememişti. Artık ondan hiç
hoşlanmaz olmuştu. Bu sebebten birkaç kez Resûl-i Ekrem sallallahu
aleyhi vesellem Efendimize kocasını şikayette bulundu ve şöyle dedi:
“- Yâ Rasûlallah, emin olun ki eğer Allah’tan
korkmasaydım yüzüne tükürecektim. Ondan ayrılmayı istiyorum” diyerek
eşiyle beraber yaşayamacağını ifade etti.
Habibe (r.anha)’nın müteaddit defalar Rasûlullah (s.a.)
Efendimize müracaat ettiği rivayetlerine bakılırsa kocasının kendisini
dövdüğüne dair bilgiler olduğu gibi bir başka sebebten şikayet ettiğine
dair bilgilerinde bulunduğu anlaşılmaktadır. Şöyle ki:
Buhari’nin rivayetinde geçen: ”Ey Allah’ın Resülü! Sabit
ibni Kays’ın ne dinine ne de huyuna bir diyeceğim var. Fakat
müslümanlıkta küfran-ı nimetten veya küfür derecesinde bir hata
işlemekten çekinmiyor” cümlesi bunu göstermektedir.
Habibe (r. anha) kendine özgüveni olan, azim ve irâde
sâhibi bir hanımdı. Sabit (r.a) ile evliliğin çekilmez olduğuna karar
verince bir sabah vakti alaca karanlığında Rasûlullah sallallahu aleyhi
vesellem Efendimizin kapısına dayandı. İki Cihan Güneşi Efendimizin
evinden çıkmasını bekledi. Bundan sonraki safhalar hadîs-i şeriflerde
şöyle anlatılmaktadır:
“- Habîbe binti Sehl el-Ensariye’den rivayet olunduğuna
göre kendisi Kays ibni Şemmas’ın oğlu Sâbit’in nikahlısı idi.
Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem sabah namazını kılmaya çıkınca
onu alaca karanlıkta kapısının önünde beklerken buldu ve:
“-Kimsin? ”dedi.
O da cevaben:
“-Ben, Sehl’in kızı Habîbe’yim Yâ Rasûlallah!” dedi.
Efendimiz ona:
“-Neyin var?” dedi.
Habîbe (r.anha) mahzun bir şekilde;
“-Kocam Sâbit ibni Kays ile evli kalmamız imkansız” diye
cevap verdi.
Sâbit ibni Kays gelince Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi
vesellem ona:
“-Bak (zevcen) Habîbe neler söylüyor?” dedi.
Habîbe:
“-Yâ Rasûlallah! Mehir olarak verdiklerinin hepsi
yanımda (dilerse geri veririm)”dedi.
Bunun üzerine Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem
Sâbit ibni Kays’a:
“-Mehir olarak verdiklerini ondan geri al!” buyurdu.
Sâbit onları geri aldı. Habîbe (r.anha)da kocasından
ayrılarak ailesinin yanında kaldı.” (Ebû Dâvûd, Talak,17-18/2227)
İslâm hukûkunda bu tür evlilikleri sona erdirmeye
muhâlaa denir. Muhâlaa ile ilgili olarak Kurân-ı Kerim’de şöyle bir
âyet-i celîle vardır:
“Boşama iki defadır. Bundan sonrası ya iyilikle
tutmak ya da güzellikle salıvermektir. Kadınlara (daha önce)
verdiklerinizden (boşama esnasında) bir şey almanız size helal olmaz.
Ancak erkek ve kadın Allah’ın sınırlarında kalıp evlilik haklarını tam
tatbik edememekten korkarlarsa bu durum müstesna. Eğer Allah’ın çizdiği
sınırları ikisinin de çiğnemesinden korkarsanız , kadının (erkeğe)
fidye vermesinde her iki taraf için de bir sakınca yoktur. Bu
söylenenler Allah’ın koyduğu sınırlardır. Sakın onları aşmayın. Kim
Allah’ın sınırlarını aşarsa işte onlar zalimlerdir.” (Bakara
suresi/229)
Arap dilinde “muhâlaa” kelimesinin kendisinden türedigi
Hal’ ve Hul’ kökleri elbiseyi çıkarmak, bir şeyi koparıp ayırmak,
görevden azletmek gibi anlamlara gelir. İslam hukûkunda muhâlaa ve hul’
ise kadının kocasına vereceği bir bedelle evlilik bağından kurtulmasını
ifâde eden bir terimdir.
Habîbe binti Sehl (r. anha) bu evlilikten kurtulmak
istediğini belirtince Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz
ona:
“-Sâbit’e (mehir olarak aldığın) bahçesini geri
verirmisin?” diye sordu.
O da:
”-Evet” diye cevap verdi. Bunun üzerine İki Cihan Güneşi
Efendimiz , Sâbit ibni Kays’a :
”- Bahçeyi geri al ve onu boşa” dedi. (Bûhârî,
Talak, 11)
***
Evlilik karşılıklı sevgi ve saygı ile yürüyen, maddî
olduğu kadar mânevî ve rûhî birlikteliği de gerektiren bir hayat
arkadaşlığıdır. Kadının evlilikten kurtulmak istemesi ve aldığı mehri
de geri vermesi durumunda ,kocanın bu evliliği zorla sürdürmesinin
imkânı yoktur. İslâm’da muhâlaa yoluyla ilk boşanma bu şekilde
gerçekleşmiş oldu.
Habîbe binti Sehl (r.anha) iddet müddeti bitince Übey
İbni Kâ’b (r.a) ile evlendi.
O, hâne-i seâdete sık gider gelirdi. Annelerimize hizmet
ederdi. Efendimizden duyduğu sözleri naklederdi. Hadis kitaplarında
birkaç tane rivâyetinden bahsedilmektedir.
Bunlardan biri Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi
vesellem’in hâne-i seâdetinde bulunuyorken duymuş olduğu bir hadîs-i
şerîfdir. Şöyle ki:
Peygamber sallallahu aleyhi vesellem buyurmuşlardır ki:
“-Müslüman bir anne babanın üç çocuğu âkil bâliğ olmadan
ölürlerse, bu çocuklar kıyamet günü Cennetin kapısına getirilip
durdurulurlar ve onlara:
“-Girin cennete!” denir.
Onlar da :
“-Anne ve babamız girmeden biz girmeyiz “ derler.
Bu, iki veya üç kez tekrar eder. Sonra onlara denilir
ki; “- Siz ve anne babanız birlikte cennete giriniz.”
Hazreti Âişe (r.anha) Habîbe (r.anha)’ya : ”-Sen bunu
Allah Rasûlünden duydun mu? “ diye sordu.
O da :
“- Evet ! “ cevabını verdi. (İbn Hacer, el-İsâbe ,
VII , 576 ,no: 11026. İbn Sa’d, Tabakât , VIII , 445)
İslâm’da çok önemli bir konunun bizlere kadar ulaşmasına
vesile olan Habîbe binti Sehl (r.anha)’nın hayatı ile ilgili olarak
maalesef fazla bir bilgiye sahip olamıyoruz. Nerde ve ne zaman vefat
ettiğine dair kaynaklarda bir bilgi bulunmamaktadır.
Allah ondan razı olsun.
Rabbımız cümlemizi şefaatlerine mazhar eylesin. Âmi